Kamuda Bürokraside Protokol Tuzağı: Hizmet Üretiminde Görünmeyen Bir Engel


1. Kamu Hizmetinin İnsan Merkezli Doğası ve Yöneticilik Sorumluluğu

Kamu hizmetleri, devletin toplum adına üstlendiği en temel faaliyet alanlarıdır. Bu hizmetlerin niteliği yalnızca kanun, yönetmelik, süreç tasarımı, teknolojik altyapı ya da kurum örgütlenmesiyle belirlenmez; tüm bu unsurların üzerinde yer alan daha derin bir gerçeklik mevcuttur:
Kamu hizmeti insan eliyle üretilir.

Her dosyada, her işlemde, her değerlendirmede karar veren bir insan unsuru vardır. Bu nedenle kamu yönetiminde, hizmetin kalitesi çoğu zaman yönetmelik metinlerinden değil; hizmeti üreten kişinin:

rasyonel davranma yeteneğinden,

eşitlikçi yaklaşımından,

sorunu çözme isteğinden,

kurum kültürünü doğru anlayıp uygulayabilme becerisinden,

mesleki olgunluğundan,

iletişim kurma tarzından


doğrudan etkilenir.

Bu bağlamda yöneticinin rolü, yalnızca talimat verip hiyerarşiyi sürdürmek değildir. Yöneticilik; kurumun ritmini, temposunu, önceliklerini, değerlerini ve hizmet kalitesini belirleyen stratejik bir konumdur.

Yönetici;

hizmet üretimindeki tıkanıklıkları görmek,

personelin motivasyonunu düzenlemek,

farklı görüşleri dinlemek,

süreçleri hızlandıracak yapısal adımlar atmak,

ekip ruhunu geliştirmek


gibi görevlerin doğrudan sorumlusudur.

Ancak burada kritik bir ilke devreye girer:

> “Çırağı olmadığınız bir işin patronu olamazsınız.”



Bir kurumda uzun yıllar teknik iş yapmış olmak tek başına yöneticilik yeterliliği değildir; yöneticilik teknik birikimin yanında çıraklık bilincinin hiç kaybolmamasını, yani öğrenmeye devam etmeyi, sahada olmayı, süreci içeriden takip etmeyi zorunlu kılar. Yönetici patronluk makamında olsa bile, çıraklığını sürekli hatırlamalı ve sahadan kopmamalıdır.

Bu ilke, kamu hizmetlerinde yöneticiliğin doğru yönünü gösteren bir pusula niteliğindedir. Çünkü yönetici sahadan uzaklaştığında, yerini çoğu zaman kamu yönetimi literatüründe “protokol tuzağı” olarak adlandırılabilecek bir sapma alır.


2. Protokolün Doğası, İşlevi ve ‘Protokol Tuzağı’na Dönüşmesi

Kamu kurumlarında protokol; düzen, temsil ve kurumsal kimliği korumak için geliştirilen bir yapıdır. Devlet geleneği olan her yerde protokol bulunur; belirli kurallar, kabul-vedalaşma biçimleri, görev sıralamaları ve temsil düzeni vardır. Protokol doğru kullanıldığında:

ziyaretlerde düzen sağlar,

temsil gücünü artırır,

kurumun ciddiyetini yansıtır,

görev ayrımlarını netleştirir.


Sorun, protokolün gereğinden fazla önem kazanmaya başlamasıyla ortaya çıkar. Şekil kuralları özün önüne geçmeye başlar. Ağırlama, uğurlama, koltuk düzeni, karşılama sırası, merasim planı gibi sembolik unsurlar; hizmet üretiminin merkezine doğru ilerler.

İşte tam bu noktada protokol, bir düzen unsuru olmaktan çıkıp görünmez bir yönetsel tuzağa dönüşür.

Bu tuzak şu durumlarda kendini gösterir:

• Hizmet değil, görünüş önem kazanmaya başlar.

Toplantı hazırlıkları, karşılama düzeni ve merasim planlaması; sorun çözme, süreç yönetimi ve dosya takibinin önüne geçer.

• Kurum içi iletişim şekilcileşir.

Personel yöneticinin "hizmet üretmek" yerine "protokol düzenini" öncelediğini hissettiğinde, iletişim yüzeyselleşir, sorunlar gizlenir.

• Zaman yönetimi bozulur.

Protokol hazırlıkları, yöneticilerin çalışma saatlerinin önemli bir kısmını yutar; bu durum karar süreçlerini doğrudan geciktirir.

• Yöneticilerin sahayla bağları zayıflar.

Protokole odaklanıldıkça, yönetici doğal olarak “üst düzey görünüşe” bağlı bir konumda zaman geçirir; hizmet üreten bürolarla bağ zayıflar.

Bu nedenle protokolün aşırı merkezileşmesi, kamu hizmetini hem içerik hem de zaman açısından zayıflatan bir yönetsel risktir.


3. Protokol Tuzağının Kamu Hizmetlerine Etkileri ve Yönetimsel Sapma

Protokol tuzağına düşen bir kurumda işleyiş yavaşlar; karar alma gecikir ve süreçler verimsizleşir. Protokolde geçirilen her zaman, hizmetten çalınmış zamandır. Bu nedenle protokol tuzağı, kamu kurumlarında:

a) Zaman kaybı ve gecikme

Protokol planlamaları, temsil görevi, ziyaret akışı, merasim hazırlıkları; yöneticinin enerjisini ve zamanını en çok tüketen unsurlardır. Bu gerilim altında ana iş, yani hizmet üretimi görünmez hale gelir.

b) Süreç ve sorun çözme kapasitesinin zayıflaması

Sık protokol programına dahil olan yöneticiler, birimin iş yükünü, personele binen yükü ve sahadaki gerçek sorunları zamanla daha az görmeye başlar.

c) Personelin motivasyonunun bozulması

Personel; yöneticinin dikkatinin protokolde olduğunu hissettiğinde kendisini daha az değerli görür. Bu durum ekip motivasyonunu ve birim içi bağlılığı zayıflatır.

d) Eşitlik ilkesinin örselenmesi

Kamu yönetiminde eşitlik esastır. Ancak protokol odaklı yönetim biçiminde, kimin nasıl karşılandığı bile bir değer ölçütüne dönüşebilir. Bu, kamu hizmetinin ruhuna aykırıdır.

e) Yenilikçi düşüncenin kaybolması

Protokol ortamı, “farklı fikir” üretmeye elverişli değildir. Şeklin ve temsilin baskın olduğu yerlerde, yeni fikirlerin tartışılması geri plana düşer.

f) Yönetim körlüğü

Protokol ritüelleri içinde uzun süre kalan yöneticiler, kurumun iç dinamizmini, güçlü ve zayıf yönlerini eskisi kadar iyi okuyamaz hâle gelir. Bu durum stratejik körlüğe yol açabilir.



4. Adalet Hizmetlerinde Protokol Tuzağının Kritik Sonuçları ve Yeni Yönetici Zihniyeti

Protokol tuzağının en tehlikeli olduğu alanlardan biri adalet hizmetleridir. Çünkü adaletin doğası gereği:

gecikme doğrudan bir hak kaybına dönüşür,

makul sürede yargılanma anayasal bir haktır,

dosya süreleri toplumsal güvenin göstergesidir,

adalet, hız ve etkinlikle doğrudan bağlantılıdır.


Bu nedenle adalet hizmetlerinde protokol tuzağı yalnızca verimsizlik değil; adaletin özüne yönelik bir tehdit anlamına gelir.

a) Makul süreyi doğrudan etkiler

Protokolde geçirilen her saat, dosyaların beklediği bir saattir. Bu durum adaletin gecikmesine yol açar; geciken adalet ise adalet değildir.

b) Yatay iletişim zayıflar

Hâkim, savcı, yazı işleri müdürü, zabıt katibi ve teknik personel adalet üretiminin omurgasıdır. Yöneticinin sahadan uzaklaşması, bu omurganın kırılmasına neden olur.

c) Rasyonel ve eşitlikçi karar alma güçleşir

Protokol merkezli bir yönetim tarzı, farklı görüşlerin ve alternatif çözüm önerilerinin değerlendirilmesini zorlaştırır.

d) Adalet yönetimi şekilci hale gelir

Adaletin özünde şekil değil, içerik ve sonuç bulunur. Protokol tuzağı, özden çok görüntünün önem kazandığı bir iletişim ortamı yaratır.

e) Vatandaş memnuniyeti doğrudan etkilenir

Adalet hizmetlerinde memnuniyetin en büyük belirleyicisi “zamanında karar alma” ve “net işlem süreçleri”dir. Protokol ağırlıklı bir yönetim, bu beklentiyi karşılayamaz.

Bu nedenle adalet yöneticiliği; protokolün sınırlı, hizmet üretiminin ise güçlü olduğu bir modele dayanmalıdır.



Sonuç: Hizmet Odaklı, Sahaya Dokunan ve Çıraklık Bilincini Kaybetmeyen Yeni Yönetim Anlayışı

Protokol tuzağı, modern kamu yönetiminde sıkça karşılaşılan görünmez bir engeldir. Bu engeli aşmanın yolu;

yöneticinin sahayla bağını koparmaması,

çıraklık bilincini sürekli diri tutması,

yatay iletişim kurması,

hizmetin özünü şeklin önüne koyması,

zaman yönetimine önem vermesi,

protokolü bir amaç değil araç olarak konumlandırması,

verimlilik, makul süre, eşitlik ve rasyonellik ilkelerini yönetim pusulası yapması


gibi temel esaslardan geçer.

Devletin görevi merasim değil; hizmet üretmektir.

Özellikle adalet hizmetlerinde bu gerçek çok daha belirgin hâle gelir. Çünkü adalet gecikmeye tahammülü olmayan bir hizmettir. Bu nedenle adalet yöneticileri; protokolün ötesine geçen, sahaya dokunan, dinleyen, üreten, birlikte çalışan ve sonuç alan bir yönetim tarzını benimsemelidir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dijitalleşmenin Medeni Yargılamalara Etkisi: Yeni Dönemin Fırsatları, Sorumlulukları ve Hukuki Ufku